24 Eylül 2009 Perşembe

yedi kuşak öteden gel

Tiflis'ten ayrılmadan önce son eklediğim fotoğrafta, hani şu nehirlerin birleştikleri... işte o manzaraya bakan kilise burası... İçeride beni çok heyecanlandıran bir sürprizle karşılaşmıştık: Gerçek bir düğün... Mumlar, tütsüler ve dualar arasında isli puslu, çok ciddi, çok uhrevi bir havada... Yine de genç çift, arkadaşlarının da kışkırtmasıyla elbette, arada sırada gizli gizli kıkırdamaktan alamıyordu kendini. Başlarının üzerinde tutulan taçlarla, kilisenin ortasındaki beyaz örtülü kümbetin etrafında (belki bir mezar) beş altı tur attılar. Yeniden durduklarında kutsandılar. Birisi, "gelini öpebilirsin" dedi mi bilmiyorum ama masum bir öpücükle nihayetlendi tören. Sonra tebrikler... tebrikler... ve rahatlamış yüzlerde, mutlu gülümsemeler...









Gelinle damadın yanında duran (sağdıçlar mı demeli?) arkadaşlar, doğacak çocukların da vaftiz annesi ve babası oluyormuş. Vaftiz velisi olmak sorumluluk isteyen bir görev. Kilise, aralarında kan bağı olanların, yedi kuşağa kadar hem de, evlenmelerini kati biçimde yasaklıyor. Vaftiz annelik ya da babalık varsa yine akraba oldun sayılıyor, üstelik bu durumda yasak dokuz kuşağı kapsıyormuş. Kan bağı kolay diyorlar, aileler kökenleri hakkında çok iyi bilgi sahibi... Ama sadece kilisenin tuttuğu defterlere yazılan vaftiz kayıtları Sovyet döneminde kaybolup gitmiş. Şimdi, senin kızı benim oğlana alırız diye hayal kuranlar, vaftiz akrabalığından uzak durmalı öyleyse...

2 yorum: