30 Kasım 2009 Pazartesi

kimsin?



Neşeli bir sohbet sırasında, "Gürcistan'ı tarih boyunca kimler istila etmiş?" sorusunu "Galiba sadece Çinliler gelmedi buraya" diye gülerek yanıtlamıştı Irina. Sonra, yüzyıllar boyunca bu kadar farklı milletin hükümdarlığı altında kalan bir ülkenin, dinini ve özellikle de dilini nasıl koruduğunu konuşmuştuk. Ve bir milletin parçası gibi hissetmek; milli kimlik giyinmek üzerine düşünmüştük. Geçmişine, geleneğine ve değerlerine çok sahip çıktığın için mi ulus olursun, yoksa hayatta kalmak için hepsine tüm gücünle tutunup bir ulus mu inşa edersin kendine?

Haftasonu, Narella hanımın ısrarlı çabası sonucu hep birlikte gittiğimiz anıt mezarlık, geçmişi inşa etmek ve bu geçmişin üzerine bir gelecek kurmanın neye benzediğini gösteriyor gibiydi. Ülkende yetişmiş bütün önemli sanatçıları, edebiyatçıları, yazarları ve şairleri; ulus kimliğini sahiplenen eski devlet adamlarını; zulüm görmüş, sürülmüş ve öldürülmüş ünlü kişileri bir kilisenin bahçesinde biraraya getirmek... Şiirleri, şarkıları, dansları, kıyafetleri, gelenekleri, dini ve dili eğirerek renkli yumaklar yaratmak... Bu ipleri uyum içinde kullanarak bir kilim dokumak... O iplere sahip çıkan herkesi, gelecek güzel günlere taşıyacak bir uçan halı...

Bu çocuksu benzetme gerçeğe yakın olsa, o kilimin tek bir düğümüne bile "başkalarının acısı" karışmamış olsa keşke! Oysa, birileri çıkar çöpleri halının altına süpürüverir illa ki...
Birileri renkleri beğenmez, güzelim desenleri oymaya girişir. Birileri öylesinin değil böylesinin daha "uygun" olduğuna karar verir, birileri saçaklarından çekiştirir, birileri eğirdiği iplere düşmanlık, intikam ve kin karıştırır. Birileri dokur, diğerleri bakar... Bazıları da belki, uçan halıdan aşağıya atılır.


Mezarlıktan çıkıp oturduğumuz kafede, daha altı ay önce varlığını bile bilmediği insanlardan ayrılacağı için gözyaşı döktü bazılarımız. Çünkü biz de bir yandan, Irina'nın söylediği gibi "zaman ve mekandan bağımsız dostluklar" eğiriyoruz.
Dünyanın her yerindeki heybetli kahramanlar, kurbanlar ve kutsalların yanına, bir tanecik de olsa "meçhul dostlar" anıtı dikilse keşke! Birbirlerini dinleyen, anlayan, belli ki her yerde aynı dili konuşan insanlar için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder